15 Haziran 2009 Pazartesi

Bırakın finali falan, şampiyon Türkiye!

Duayenlerimiz izin verirlerse, bir futbol yazısı da şu fakir patlatsın. Hiç bir zaman 22 kişinin 450 gramlık bir meşin yuvarlığı filelerle örülü çerçevenin içine sokmaya çalışmasına özel anlamlar yüklemedim.

Benim dünyamda ne 'futbol sadece futbol değildir'ler ne de 'futbol kitlelerin uyuşturulmasının aracıdır' oldu; oyunlardan bir oyundu ve her oyunun felsefesinde olduğu gibi, 'eğlendirdiği' sürece sorun yoktu. Futbolun ülkelerin tanıtımlarına katkıda bulunduğu iddialarına (öyle ya hepimiz Arjantin ve Brezilya'nın adını ezbere biliyoruz ama kaçımız, futbolda başarılı oldular diye bu ülkelere gitti?) ya da ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile futbolları arasında doğrudan ilişki kuran ciddi analizlere de (bu durumda yine Arjantin ya da Brezilya'nın süper güç olması gerekmiyor muydu?) prim vermedim. Taş yerinde ağırdı ve futbol sadece futbol olarak kaldığı sürece anlamlıydı. Efendi işin felsefesini bırak sadede gel diyorsunuz biliyorum, gelelim: Türkiye, bu turnuvanın şampiyonu olmuştur, nokta! Neden mi? Çünkü oyunun felsefesine uygun davranmıştır! İzleyenleri eğlendirmiş, şaşırtmış, heyecandan hop oturup hop kaldırmış, kah son dakika golleri ve inatçı keçi kıvamında oyuna sarılmasıyla stat ve ekran başındakileri büyülemiştir. Karizması ve kendine özgü mimikleri ile neredeyse şampiyona medyasına ipotek koyan teknik direktörü Terim ile onlarca ülkenin medyasında okuyana zevk veren haberlerin mimarı olmuştur (Göz bebekleri bile oynamayan Hollanda teknik direktörü Van Basten ile sızıntı yapan ve her an patlamaya hazır nükleer santral gibi olan Terim'i kıyasladığımda, meslektaşlarıma hak vermemek elde değil!) Yine yabancı medya mensupları son dakika golleri ile Fenerbahçe'deki nöbetçi golcülüğünü şampiyonaya da taşıyan Semih'e lakaplar bulmak için yarışmış, (benim hoşuma en çok gidenleri Hollanda medyasının bulduğu 'eşitleyici' oldu), son dakikalarda yaptığı patlamalarla bir türkü nakavt olmayan boksör kıvamında futbol oynayan Türk Milli Takımı'nın nasıl mağlup edilebileceğine dair esprili haberler/yorumlar/espriler tüm dünyanın diline düşmüştür. Tüm bunların ışığında, yukarda işaret ettiğim gibi, en azından benim için Futbol sadece futboldur, ama aynı zamanda 22 kişinin peşinde koşturduğu top, aslında rengi, dili, dini ne olursa olsun, biz insanların nasıl da 'aynı' olduğumuzu göstermesi açısından müthiş bir katalizördür. Ve Türkiye, elenmesini dalan bir kenara bırakın, sergilediği performansla uzun zamandır kullanılmayan bu katalizörü devreye sokmuş; Terim'in mimikleri İrlandalı barmeni, Hollandalı peynirciyi ve Türk dönerciyi aynı şekilde güldürmüş, son dakika gollerimiz Endonezya'dan Amerika'ya 77 çeşit millete aynı heyecanı yaşatmış, bilim kurgu filmlerindeki canavarlar gibi her öldüğü sanıldığı anda tekrar dirilen milli takımımız Afrika'dan Sibirya steplerindekilere kadar, herkesin takdirini kazanmıştır. Amaç oyunsa, bundan daha güzel oyun olabilir mi!

Özetle dostlar, Almanya Avrupa Şampiyona'sının kerevetine çıkmış, bizim de başımıza gökten üç elma düşmüştür:

1. Türkiye, 1992 şampiyonasına (Yugoslavya iç savaş sonucu çıkarıldığı için) son anda katılma hakkı elde ederek, plajdan toplama futbolcularıyla şampiyon olan Danimarka gibi, turnuva tarihinin en sükseli işlerinden birini yapmıştır ve bu futbol şöleninin tadı uzun yıllar zihinlerde kalacaktır.

2. İngiltere, Hollanda ve Almanya'da takip ettiğim turnuva boyunca sokaktaki vatandaşların 'Türkiye'nin futbolunu ve Türkleri' konuşmaktan zevk aldıklarını gördüm ki, bu onlarca şampiyonluğa bedeldir, varsın başkası şampiyon olsun.

3. Türkiye, çokça kaderin azıcık da Terim'in iteklemesi ve futbolcularımızın da olağan üstü gayretiyle, hiç hesapta olmayan bir şekilde, uzun zamandır eksiği çekilen bir futbol kimliğinin temellerini atmıştır. 'Son düdüğe kadar pes etmeyen, tekniğe ve yüksek kondüsyona dayanan ve rakiplerine 'bunlara gol atarsak kesin başımıza bir iş açarlar' dedirten bu ilginç futbol kimliğini sağlam temellere oturtmalıdır.

28 Haziran 2008, Cumartesi, Zaman Avrupa

Yazının orijinal linki için tıklayınız
Bir önceki menüye dönmek için tıklayınız
Ana menüye dönmek için tıklayınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder