10 Haziran 2009 Çarşamba

Pim Fortuyn’ı kim öldürdü?

Sabah sabah afyonum patlamamış, Hollanda kanalları arasında zaplıyorum, manzara aynı. Memlekette dişe dokunur vukuat olmadığından, önce küresel krizle ilgili gelişmeler, ardından da dünyanın dört bir yanından, haritada bulmakta zorlanacağınız ülkeciklerden haberler! Dur bakalım hele, komşuda neler oluyor diye, Alman kanallarına zıplıyorum. Öyle ya, koca Almanya. Dünya devleti. Kim bilir ne gündemler vardır diye düşünürken, o da ne, ARD’de Hollandalı bir konuk, Hollanda bayrağıyla süslü bir masanın etrafında, az mı yersin çok mu yersin, Alman spikerle birlikte göçmenlere giydiriyorlar. Bu iki ülkede yaşayanlar açısından artık neredeyse oksijen gibi hayati bir önem taşımaya başlayan ‘çok kültürlülük’, ‘paralel toplumlar’ ve ‘uyum’ gibi klişeler etrafında akıp gidiyor, muhabbet. Eyvallah, itirazımız yok. Adamlar, bize göre yanlış teşhis ve tedavi peşinde koşarak çözmeye çalışıyor olsalar da, kendilerince sorun olarak gördükleri meseleleri konuşuyorlar, diye düşünürken, o kurnaz cümleyi, bu kez de Alman TV’sinde duyuyorum: ‘Efendim, Hollanda’da Pim Fortuyn ve Theo van Gogh cinayetlerinden sonra Müslümanlara ve göçmenlere karşı bakış değişti...’ ve ardından o bildik şikâyetler; şöyle yapılmalı da böyle yapılmalı, estek köstek.
Şimdi bu can sıkıcı kurnazlık karşısında şu soruyu sormak farz oluyor haliyle. Hollanda’daki tüm siyasi kariyerini Müslüman karşıtlığı üzerine kuran ve en aşırı söylemleri bile pervasızca dile getiren (ve hatta öldürülmese, iktidara yürümesi an meselesi olan) Pim Fortuyn’ı kim öldürdü? Cevap: Radikal çevreci, Hollandalı Volkert van der Graaf! O halde, neden sürekli Müslümanlarla ilgili genellemeler yapılırken, sırasıyla ‘11 Eylül, Pim Fortuyn ve Theo van Gogh...’ girizgâhı yapılıyor? Pim Fortuyn’ın katlini de kaşla göz arasında Müslümanların hanesine yazma kurnazlığı da neyin nesi? Ha, bu arada, ‘Çevreci duyduk da, çevre için adam öldüren radikaller de mi varmış?’ diye soranlarınız olabilir. Eee varmış demek ki, elin oğlunun eli torba değil ki büzesin, ‘yeşili koru, çiçeği, böceği sev’ diyen çevreci zihniyet adına kalkıp adam öldürüyor işte. Tıpkı, ondan daha evrensel ve kutsal bir mesajı olan, ‘insanı sev, yaratandan ötürü’ diyen bir din adına eline silah aldıklarını iddia edenler olduğu gibi...
Hem Fortuyn’ın hem de Van Gogh’un katilleri yakalandı ve hak ettikleri şekilde cezalarını çekiyorlar. Buraya kadar güzel. İyi de, neden sürekli bu iki cinayet hatırlatılıp, tartışma korlandırıldıktan sonra, birincisi atlanıp, ikincisinin Fas kökenli katilinden hareketle, Müslümanların kafasına kafasına vuruluyor? Aynı hararetli tartışmaları neden çevrecilik hakkında duymuyoruz? Neden içlerinden çıkan bir meczuptan dolayı tüm çevrecileri, potansiyel katil olarak tartışmıyor, Hollanda’daki birlikte yaşama kültürüne tehdit olarak değerlendirmiyorsunuz? Ve hatta zavallı balinaları kurtarmak, ya da ne bileyim, nükleer enerjinin doğayı kirletmesini engellemek için yeri geldiğinde bir ton dayak yiyen üyeleriyle aklımızda yer eden en büyük çevre örgütü Greenpeace’i yasaklamaktan falan bahsetmiyorsunuz?
Durun tahmin edeyim. Çok mu saçma olurdu?

29 Ekim 2008, Çarşamba, Avrupa Zaman

Yazının orijinal linki için tıklayınız.

Bir önceki menüye dönmek için tıklayınız.

Ana menüye dönmek için tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder